Kayıtlar

Maskeler Bizi Öldürüyor (Cahil-i Cühela 2.Bölüm)

Resim
  Eskiden sağlıkçıydım. Beş sene önce kendimi insanlara nefes verecek, ömrü hayatım boyunca sayısız insanın hayatını kurtaracak, duran kalpleri yeniden çalıştıracak birisi olarak görürdüm. Yavaş yavaş içimdeki o duyguların hepsi söndü. Duran kalpleri yeniden çalıştırmayı bir kenara bırakın artık kendi kalbimin attığından bile şüpheliydim. Kendimi kitaplara verdim. Biraz olsun huzur bulmuştum. Fakat temeli insan anatomisine dayanan kilit bilgilerin hiçbirini unutmadım. Ta ki ‘kaçış sendromu’ adı verilen bir şey duyana kadar. Allah düşmanımın başına vermesin. Ne kadar zor bir illet olduğunu tahmin bile edemiyorum. Yine de ilk kez duyduğumda psikolojik bir karmaşa hali olduğunu zannetmişim. ‘’Kaçış sendromu yahu ne olabilir. İnsanın çevresinde yaşadığı zorluklardan kurtulmak için başvurduğu durumun psikologlarca isimlendirilmiş hali işe.’’ Hepimiz kaçmaz mıyız eninde sonunda. Kaçacak delik aramaz mıyız o zor anlarda. Ararız. En masumumuz bulunduğu şartlardan kaçar. En fenamız yalana...

En Ağır Hakaretler Kendime (Cahil-i Cühela 1.bölüm)

Resim
Gün içinde yüzlerce kelime duyuyorum. "Selam, çok, güzelsin, eh, nevişahsınamünhasır". Liste uzar gider desem yalan olur. Çünkü kelimelerimizin bile hazır tüketilebilirine başvurur olduk. Konuşmak bizi zorluyor mu? Konuşmanın alternatifini mi bulduk? Yoksa konuşmak eskisi kadar pragmatik değil mi? Ben bu konuda çok fazla bilgi sahibi değilim. Henüz 23 yaşında okunmayan bir kitabın yazarı olarak tam olmam gereken yerdeyim aslında. Hala aydınlanmaya daha da ileri gitmeye ihtiyacım var. Özetle bu satırları yazdığım koltuktan kesin bir yargıya başvurmak çok fazla acemice olurdu.  Dilimizi kullanırken üşenmemizin bir çok sebebi olabilir. Bunların bence en önemlisi okumamaya sıkça başvurmamızdan gelmekte. Ya yazılarımız? Üç aydan beri tanıdığım çok kıymetli bir büyüğüm -selam olsun Hayri abiye- dil kullanımı konusunda radikal düşüncelerin en farkılısına dikkat çekmek istiyor. Bunu dünyaya haykırıyor. Mobil ya da sabit aletlelerle olan yazışmalarda 'emoji' olarak isimlen...

Oyuncak (O da nesi?)

Resim
Ne kadar büyükler değil mi? Akıl alacak gibi değil. Uçsuz bucaksız toprakları var. Çünkü bu toprakların böyle olmasını sağlayan askerleri var. Cengiz, Sezar, Mehmet … Onların da benzerlikleri var. Üçünün de imparatorluklarının sınırından daha geniş hayal güçleri var. Hayal ettiler ve başardılar… Çünkü bunu oyuncaklara ya da oyuncağa benzettiklerine borçlular. Evet… Bildiğimiz oyuncak. Oyuncakların ilk örnekleri onlardan da eskiye, tarih öncesine dayanır. Biz o devirlerde mağara oyuklarını, duvar resimlerini de oyuncak olarak kullanıldığını görmekteyiz. Helenistik döneme ait bir at arabası Actionman Oyuncaklar aslında bizi biz yapan ilk dokunuşlarımızdır. Savaşçı, sakin, eğlenceli, analitik düşünebilen insan olmamızı da oyuncaklarımıza borçluyuzdur. Hatta size bir sır; gelişmiş ülkelerde Barbie ve Actionman   gibi kusursuz figürlerin olması batılı çocukların ideallerinin sınırsız olmaması istenmesidir. Biz de kendi kültürümüz ve sanatımızda bu gibi tip özellikler görüyoruz. Ör...

Sokak Lambası (Küçürek Öykü)

Resim
  Memur ,her gün olduğu gibi, ay dede kendini belli etmeye başladığında evinin bulunduğu sokağa girdi. Ve yine her gün olduğu gibi karısı onu balkonda bekliyordu. Derken memur iri cüsseli bir adamla çarpıştı. ‘Sen ayık halde böyleysen benim kadar içince neler yaparsın kim bilir. Baksana! Şu sokak lambasının rengi sarı mı, turuncu mu?’. Memur kör kütük sarhoş olan adamdan kurtulmak için ‘Sarı’ dedi. ‘Evet. Aynen öyle. Aynen öyle’. İki adım sonra bir çarpışma daha yaşandı. Çarpıştığı adam namlı bir kaçakçıydı. ‘Bir daha önümden geçerken dikkat et. Dua etki şu sokak lambasının rengini düşünüyorum. Sahi sen söyle bakalım bu sokak lambası sarı mı, turuncu mu?’. Memur bu adamdan korkarak ‘Sa..Sarı’ dedi. ‘İyi ki bu cevabı verdin. Eğer turuncu deseydin seni delik deşik edecektim. Şimdi toz ol!’ . Memur biraz daha yürüdü ve bir çarpışma daha yaşandı. Bu sefer ki adam elindeki otomatik silahı sıkı sıkı tutan bir militandı. ‘Önüne bak seni devletin kölesi. Silahımı düşürecektin. Sana ne sord...

İncir Kuşları (BiKitap)

Resim
Sırplar yüreğimi ateşe tuttular.   Ben hiç yanmadım. Geceleri soyunup koynuma girdiler. Ben hiç sevişmedim. Atalarıma küfürler savurdular. Ben hiç duymadım. En sonunda beni hamile bıraktılar. Ben hiç doğurmadım. İncir Kuşları 20. yüzyıl sonlarında yaşanmış bir savaşın trajik yüzünü olağanca gerçekçiliği ile yüzümüze vuruyor. Bosna'da Avrupa'nın gözlerinin önünde yaşanan soykırımı, ırza tecavüz ve insan hakları ihlallerini kemiklerinize kadar yaşıyorsunuz. Kitap baş karakterimiz Suada'nın konservatuardan Tarık adlı bir gence aşık olmasıyla başlıyor. Başarılı sanatçımızın mutlu olduğu anlar ise çok erken sona erip kendisini bir anda barbar bir düzenin içinde buluyor.  Eser tüm cefakar Boşnak halkına ithaf edilmiş. Yazarın Boşnak kültür ve diline de -oralı olmamasına rağmen- bu kadar hakim olması muazzam bir olay. Sanırım yerli ve milliliğin moda olduğu günlerde yerli ve milli Khaled Hosseini'mizi bulduk diyorum. Eser, Sinan Bey'in okuduğum ilk eseri olmasına rağmen ka...

Zelzele Rezilleri (01.11.2020 Köşe Yazısı)

Resim
  Büyük İzmir büyük bir depremle sarsıldı. Sarsılan İzmir olsa da Türkiye’nin dört bir tarafındaki iyi kalpli insanlar sayısınca yaralımız var. Depremin canını yakmadığı kişilerin sıralı listesi ise şöyle: Ordaydımcı primciler Umurumda değilci cadılar bayramcıları. Zinaya, alkole, LGBT ve siyasi partilere dem vuranlar. Tedbirden bihaber yöneticiler. Malzemeden çalan inşaatçılar. Arama kurtarma ekibinin işini güçleştiren birtakım bilgisiz basın ordusu. Hırsızlık yapmak için üşenmeden İzmir’e giden dokuz canlı. *** Cansız bedenlerine ulaşılan ve sayıları her geçen dakika artan onlarca kişinin mirasından ders çıkarıp çıkarmadığımız ise bir sonraki afette anlaşılacak. Hepsine dua ve rahmetle... *** İktidarı Covid-19 vuruyor. Bakana ve sözcü beyefendiye geçmiş olsun diliyorum. Tez zamanda yeniden aramıza döneceklerdir inşallah. Lakin anayasa profesörü Burhan Bey malesef artık aramızda değil. Bizler onu korkunç haberlerle hatırlasak da onun da mirasından çıkaracağım...

Şiir-1

Resim
Eğer bizim oğlanlar döğüşmüyorsa Savaş yalnızca tantanadır Nazlı kızlar gibi uzak şimdi O kutlu geçmiş seneleri Yolumuz bir Frenge Birde virane Tahranadır Asker yolu gözleyen ananın Yazması ekseri kapkaradır Biri mavi çini görüntüsü Biri dağda kuş ötüntüsü Hem Hakkari hem Semerkant Yüreğimde ikisi de yanyanadır Bin engel bize karşın Kırk yıllık dost gibi kolkoladır Masamız cephelerimiz Sakiler erenlerimiz Senin yolundan dönen ise Zampara oğlu zamparadır   (CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN)